Kimim ben? Evlat, anne, eş… Yok benzerlerimden aslında farkım. Bu yüzden hakkımda fazla bir şey söylemek yerine neden yazmaya çalıştığımı anlatmayı seçtim.
Benim için yazmak, bazen nefes almak, bazen nefes vermek, bazen boğazımdaki düğümü çözmek, çoğu kez de yüreğimde esaslı bir temizliğe girişmek, arınmak, şifalanmak demek.
Benim için yazmak, çoğu kez paylaşmak demek. Yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı ya da yaşamayı hayal ettiklerimi paylaşmak.
Benim için yazmak, sözcüklerden cümlelere, cümlelerden bütüne giderken bir diğeri olabilmek; o ‘bir diğerinin içini dışını görebilmek demek. Bir diğerinin sevincini, kederini, hayallerini, düşüncelerini, yeteneklerini anlamak için uçsuz bucaksız bir dünyaya yolculuğa çıkmak demek. Bu yolculukta bazen şans eseri kendimle de buluşmak demek.
Benim için yazmak, bazen resim yapmak, bazen bir melodi mırıldanmak, bazen de kendi kendime konuşmak demek.
Benim için yazmak, anlatmak demek. Gözüme görünen, ruhumu okşayan, canımı yakan, aklımı kurcalayan şeyleri anlatmak, bazen sorgulamak, bazen cevaplamak demek.
Yazdıklarım okunsun okunmasın; yazmak benim için, dünyayla ilişki kurmak demektir.
Benim için kendimi en doğru ifade edebilmenin yoludur yazmak. Konuşurken duygularıma yenildiğimi, ya gereğinden fazla öfke gösterdiğimi ya da sık sık gözyaşlarımı tutamadığımı anlamak beni daha ilk gençlik yıllarımda kağıt kalemle buluşturdu. Yazarak içimi dökmenin ilk yararını da eşim ve kızlarımla olan ilişkimde gördüm. Çok sevdiğim bu insanları kırıp dökmeden derdimi anlatmak, ya da onları daha iyi anlamak için hep yazdım. Tuvalet masamın üzerindeki defter eşimle aramızdaki tampon bölge oldu yıllarca. Duvara astığımız bir panoda da kızlarımla kâh küçük notlar kâh uzun mektuplarla yazıştık uzun süre. Diyeceksiniz ki bu pek doğru bir şey değil. Olabilir ama biz bu sayede bugün bir araya gelip konuşabilen, birbirini dinleyebilen insanlar olduk. Biliyoruz ki çok sıkıştığımızda yine kâğıda kaleme ya da klavyeye başvurabiliriz.
Yazmakla şifa bulunabileceğini anladıktan sonra da her fırsatta kâğıda kaleme sarılır oldum. Sözcükler ruhuma ilaç, yoluma ışık oldu. Kimselere söyleyemediğim sırlarım bazen tek bir kelimenin ardından ortaya çıktılar. Çok değil sadece altı dakika yazarak kendimle barıştım. Tıpkı bir kadeh şarapta bulduğum huzur gibi altı dakikalık yazılarla mutlu oldum. Edebi yazılar yazayım diye bir hedefim olmadığından özgürce yazar dururken bir gün anneannemle yaşadığım mutfak maceralarını kaleme alma isteğim ağır bastı ve bu kez daha planlı yazabilmek için çalışmaya başladım ve şimdi elimde basılmayı bekleyen bir kitabım var. Yazarken çoğu kez kendimi ya okurla ya kendi kendimle konuşurken, yaşam tecrübelerimi veya anılarımı paylaşırken buluyorum. Her kahramanda benden bir parça görüyorum. Sonra bencillikle suçluyorum kendimi ve bu kez hiç tanımadığım kahramanlar yaratabilmek için yeniden yola koyuluyorum. Biliyorum bu yol çok uzun ve ben henüz yolun en başındayım.