Dedikodu Yapacağıma

Dedikodu Yapacağıma  / 2013 Arşivimden

– Sonaycığım, bizim masayı şöminenin yanına mı alsak diyorum, hava oldukça soğuk. Biliyorsun Nazan torununu getirmezse oyuna gelemiyor. Kanepeye yakın olursak belki uyur oğlan.

– Nurten Ablacığım, alalım hemen. Bu arada bacak kadar çocuğun yeri mi burası Allah aşkına.Nazan ablaya bir kez diyecek oldum, söylediğime söyleyeceğime pişman oldum.Sizin samimi arkadaşınız, siz deseniz bir kere de. Müşteriler de şikâyetçi. Edepsiz geçen hafta bunların masasının altına saklanmış…

– Eeeee!

– Kızların bacaklarını dikizliyormuş bacaksız. Olacak şey değil vallahi. İşimden gücümden olacağım. Ben şuranın ruhsatını alana kadar ne çektim sen biliyorsun.

– Haklısın canım,babannesi hamama, anneannesi oyuna götürürse, o çocuktan ne hayır gelir ki. Baksana gide gele okuma yazmayı sökmeden kanastayı sökecek. İyi ki parasına oynamıyoruz, yoksa esaslı bir kumarbaz olur çocuk. Desene hem de çapkın bir kumarbaz.

Yandım ben yandım… Nurten abla erken geldi ya,işin yoksa laf yetiştir.

– Masanın yeri iyi oldu mu ablacığım? Hem aydınlık, hem de sıcacık.

– Sağ ol. Nazan’ı en sıcak köşeye alırız. Ben Berrin’le şöyle pencereye yakın otururuz. Malum, ara sıra iyi saatte olsunlar geliyor ya bize. Şu menapoz halleri, bilirsin işte.

Nereden bileceksem. Daha otuz beşimi yeni bitirdim ayol.  

– Neredeyse gelirler. Gecikmeseler bari. Zaten haftada bir kerecik buluşuyoruz. Maksat kafa çalıştırmak. Alzheimer hastalığına bulmaca yapmaktan bile daha iyiymiş oyun oynamak.

-Yok artık, Nurten ablacığım.Allah korusun!

Bu kadar çok konuşan kadın bir de Alzheimer  olursa…

– Burayı kadınlar kahvesi yapman ne iyi oldu. Evde oyun oynanmıyordu. Bir gün önceden hazırlık yap, yemekti, kahveydi, çaydı derken akşam oluyordu.

-Ablacığım, sen yabancı değilsin, müsaadenle ben yeni gelen hanımlarla ilgileneyim.

Nurten hanıma kalsa sadece onunla sohbet edeyim. Müşterilere kim bakacak acaba…

– Tabii kızım tabii. Zaten şunun şurası dört masacık. Aman müşterini kaçırma!

Şunun şurası iki lafın belini kırdık. Duyan da dükkan doldu boşaldı sanır.

–  Bunlar da “hırsız” oynayacaklarmış. O da sizin gibi kafa çalıştırmak için iyiymiş.

– Öyleymiş de şimdi sen diyeceksin ki bu kadar oynuyorsunuz da siz yararını gördünüz mü?

Pek emin değilim. Kafamda bin tane iş. Aramızda kalsın, dün evden alelacele çıktım, asansöre girdim, kapıyı kapattım, gözüm aynaya kaydı; saçımın boyası gelmiş, kaşım çıkmış, gıdım sarkmış derken asansörün kapısı açıldı arkamda en üst kattaki komşunun oğlu. Ben yüzümü inceleye durayım asansörün düğmesine basmayı unuttuğum gibi yukarı çekildiğimin de farkında değilim. Rezil oldum, rezil. “Bir problem yok değil mi Nurten Teyzeciğim, kendi kendinize konuşuyordunuz da” demesin mi? Yemin ver kız Sonay, bizimkilere ağzından kaçırmak yok, bozuşuruz.

-Söz, söz. Merak etmeyin siz. Geldim hanımefendi geldim. Yemekleriniz de geliyor.

Yandık vallahi işin yoksa cevap yetiştir.

-Sonay, bak ne diyorum. Sen aslında şu şöminenin önüne bir Şark Kahvesi köşesi yapsan. Bir de bir falcı ayarlasan, bak paraya para demezsin. Ne iyi olur.

 Bu kadar akıl vereceğine oturup bir şeyler içse de masanın parasını çıkartmaya başlasak.

-Onu düşündüm düşünmesine de şu ara çok masrafım var. Annem gelenler evlerinde gibi hissetsin kızım, yerler ahşap, perdelerle abajurlar bir örnek el örgüsü, masa örtüleri nakışlı olsun deyince biraz fazla açıldık.  İnan olsun şu tabela bile dünyanın parası tuttu. Ahşap olsun, ferforje çerçevesi olsun derken…

-Biz de herkese reklamını yapıyoruz Sonaycığım. Keşke biz de daha sık gelebilsek. Hoş bazen oyun oynamaya mı geliyoruz yoksa didişmeye mi onu da bilemiyorum ya. Hafızayı koruyacağız derken arkadaşlığımız bozulacak. Sen de duyuyorsun, hır gür eksik olmuyor masamızdan.

-Öyle vallahi…

-Aramızda kalsın en çok da şu Şükranla uğraşıyoruz. İyi hoş ama çok sabırsız kardeşim. Sırası gelmeden kâğıt çekmeye kalkınca oyun bozuluyor. Helen geçen hafta ne yaptı bilsen…

-Yine ne yaptı?

-Benimle eşleşmişti. Dokuzdan el açıyoruz; ben açtım diye dök kağıtları ortaya bir sayıyorum ki sekiz buçuk. Bütün elimiz göründü. Yine battık tabii.

-Hay Allah! Vah vah…

–  Kurada Şükran’ı çektiğim günler onun yüzünden kaybediyoruz. Öyle pişkin ki, “Kumarda kaybettim, aşkta kazanırım bu akşam“ deyip kalkıyor masadan. Kızım sen zaten çoktan aşkta kaybetmemiş miydin? Sen değil miydin yatak odası hikâyelerini bir bir anlatıp adamı beş paralık eden. Sen değil miydin kocanın cebinde o mavi hapları bulduğunu anlatan…

-Deme abla, o nasıl söz öyle. Siz çok eski arkadaşsınız.

Ayıp ayol. Şu hale bak birazdan öpüşüp koklaşacaklar bunlar.

-Ben Nazan’la eşleşmeliyim. Hoş o da kabız ellidir. Kıyamaz cocolarına, açamaz oyunu bir türlü. İşin yoksa bekle dur.

-Ablacığım müşteriler…Geldim efendim.

-Seni lafa tuttum, bari beklerken sana yardım edeyim. İnşallah bugün hafif bir şeyler hazırlamışsındır bize. Almışım yine kiloları.

Alırsın tabi, hopini gırtlak. Hafif yap der, kremalı pastalara dayanamaz…

-Bugün size sebzeli krep yaptım. Üzerine de şekersiz bir meyve tatlım var ki, ağzınıza layık.

-Kızlar gecikmese bari. Nazan oğlanı doyurur gelirim demişti. Berrin güzellik salonuna uğrayacaktı. Kaşlarının dövmesi silinmiş, onları düzelttirecekmiş. Haftaya da oyun gününü değiştirelim diyor. Botoks randevusu varmış yine. Bana illa sen de gel şu göz kapaklarını kaldırtalım, gıdını aldıralım diye ısrar ediyor ama gözüm yemiyor.

-Doğru.

– Kardeşim şu Berrin’in  tanımadığı ne doktor,  ne estetikçi var memlekette. Bu kadar gençleşme merakı kimin için anlasam? Koca desen yetmişlik olmuş. Kafada tek tel yok. Kat kat göbek. Gençken de tipsizdi zaten. Aaa! Sakın sevgili yapmış olmasın bu Berrin…

 -Yok artık Nurten ablacığım. Nereden aklınıza gelir böyle şeyler bilmem.

Berrin Hanım duymasın ama ben de şüpheleniyorum.Geçende birinin kolunda geçiyordu başını çevirip bakmadı bu yana. Günahı boynuna…

– Hah bak, iyi insan lafı üstüne. Berrin arıyor… Gecikecekmiş biraz. Hiiiç şaşırmadım. Ne  güzel bir şey koktu öyle. Yoksa havuçlu kek mi var?

-Elmalı pay yaptım briç gurubuna, tarçınlı. Neyse yeni müşteriler de yemeklerden memnun kaldılar. Haftada iki gün geliriz dediler.

Diyet falan hikaye, versem elmalı payı önden götürür vallahi.

– Bu dükkânın en iyi tarafı köşe başı olması. Yılbaşı üzeri bir güzel de süslersin, Avrupa’daki kafelerden farkın kalmaz.  Sana benim Noel kurabiyelerimin orijinal tarifini de veririm.

-Ne iyi olur, belki gelir süslemesini de gösterirsin.

 – Olur olur. Of, bekle bekle sıkıldım. Hah!Şimdi de Nazan arıyor… Trafik varmış, on dakikaya geliyormuş… Onda da torun muhabbetinden başka şey yok ama oyunda iyidir. Kuralları da hep o hatırlatır. Her şeyi bildiğini iddia eder ama bunu freeshopta bir kazıklamışlar ki sorma gitsin.

-Deme yahu!

-Geçen hafta bir deste oyun kâğıdıyla geldi. Gerçek Kem, diye bir hava bir hava. Kâğıtları kutusundan çıkartalım ki ne görelim, kâğıtlar sahte.

-Ne diyorsunuz?

– Bizimki mosmor. Kem küm etti geçiştirdi.

-Nurten ablacığım, sen biraz şu dergilere bak istersen. Hem de o sırada dinlenirsin. Kızlara oyundan önce bu haftaki bütün sanatsal faaliyetlerini anlatacaksın ya! Benim mutfakta biraz işim var. 

Ben yeteri kadar şiştim, biraz da onlara kalsın enerjisi.

Aaaa! Şuna da bakın onlar gibi  dedikodu yapacağıma hiç değilse sanattan söz ediyorum ayol.

Reklam