Günaydınlar,
Sessizlik bugün iyice hissediliyor. Acaba kuşlar da mı yasaklara uyuyor diyorum kendi kendime. sonra anne kuş serçeciklerini bir çatıdan diğerine uçurarak “cik cik” buradayız diyor. Evet şehirdeyken duyamadığımız kuş sesleri burada gün doğumuyla başlayan saf melodiler. Sabah başka kuşlar akşam üzeri başka… Şimdi sessizliğe bürünen şehirlerde de kendilerini gösteriyorlar mı acaba? Bilemem türlerini yok ettiğimiz kuşlar nerelere göç ettiler? Bunları yazarken düşünüyorum; şu enerjisi elde etmek için her yere konuşlandırılan dev rüzgar jeneratörleri yüzünden yakında doğanın dokusu da tamamen değişecek. Ormana ve başta kuşlar olmak üzere tüm orman canlılarına zarar veriyorlar. O zaman kuş seslerini de buralarda da özleyecek miyiz? Doğanın dengesini bozmaya devam edersek sonumuz hiç iyi görünmüyor. Sabah sabah ders verme diyenler var ki bu yüzden erteleye erteleye bir türlü yazmadığım şeylere sıra geliyor artık.
Bir pazar gününü/ sanki bizim için diğerlerinden farkı var gibi evde/ bahçede geçirmek, çayımızı yalnız içmek istemedik haliyle. Sadece bir kilometrecik uzağımızdaki arkadaşlarımız bizi ” Houseparty” denen uygulamaya davet ettiler ama o bizi tatmin etmedi biz onları “zoom”a davet ettik. Çayımız , kek ve poğaçamızı (glutensiz tabii) aldık ve çay saatinde buluştuk. Neredeyse kırk gündür görüşmemişiz. Biz yasaklara uyuyoruz efendim.
Akşam da yemeğe misafirimiz vardı. Üç adım, sadece üç adım uzaktaki kardeşim ve enişte bize balık sofrasına geldiler. Elleri boş değildi elbet; glutensiz mısır irmiğinden helva kavurmuş kardeşim/ kim ne niyete sayarsa/ iyi niyetle. Bol fıstıklı, sade yağ ile. Sütsüzdü muhtemelen. Onlar ailece süt ürünü tüketemiyorlar da O kadar lezzetliydi ki unuttum, soramadım. Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım dedik ve herkes evine döndü.
Yasaksız pazar günlerine…