3 Ocak 2016
6 dakika saçmalayacağım ya bu kez sınırı aşmış iyice saçmalama hakkımı kullanmışım; ancak metni kopyalarken fark ettim.
Filmin adı “Hıçkırık” tı. Hülya Koçyiğit’i hatırlıyorum da yanındaki jön Ediz Hun olabilir mi acaba? Şimdi istersem internetten bulurum da 6 dakika var ya; şu tuttuğum süre, o izin vermez. Onulmaz bir hastalığın pençesinde yatan hasta artistlerin yüzündeki makyajı nedense silmezlerdi filmlerde. Şimdi filmler biraz daha ciddiye alınıyor galiba ama şu diziler yok mu, aman tanrım. Kız terk edilmiş, ya da sevgilisi kaza geçirmiş, bu geceler boyu hastanede hıçkırıklar içinde nöbet tutmuş ama o badem gözlerdeki makyaj ilk günkü gibi yerinde. Rimel reklamı diye düşünüyorum bazen. Hah bakın işte bilmem kimin rimeli bilmem ne marka; günler geçse de aynen yerinde kalır vs. Aman bu sözcük de nereden çıktıysa bugün. Zaten en ufacık bir şeyde yaşlarım göz pınarlarıma hücum edecek diye tırsıyorum… Hıçkırıkmış… Hık, hık, hık… Bana ne oldu acaba. Sözcüğün anlamını bırakıp bambaşka yerlere sürüklendim. Dervişin fikri ağlamaksa hıçkırık tutsa ne fayda… Hıçkırık iyi bir şeydir, unutmayalım, ciğerleri açar. Haydi tutmayın hıçkırığınızı…