Mart 2014
Evi topluyorum. Bunca yıl sonra taşınmak kolay değil. Köşe bucak ne varsa ortalığa yayılıyor. Orada burada varlığını unuttuğum bir sürü şey karşıma çıkıveriyor. Bugünün sürprizi de bir kutu mektuptu. Renk renk ,çiçekli böcekli, kenarı lacivert kırmızı damalı, ak beyaz zarflarla gelmiş mektuplar. Üzerinde değişik pullar yapışmış zarflar. Her pulun altında belki de gönderinin kurumuş tükürüğü var. Köşesine “uçak ile” damgası vurulmuş acele gelmesi istenmiş, gelene kadar yolda bayatlamış haberleri taşıyan mektuplar. Uzun uzun kendinden söz edip bir cümlecikle hatır soran mektuplar. Amacı olmadan, adet yerini bulsun yazılmış mektuplar. Sitemli acılı yüreği burkan, eğlenceli tatlı iç ısıtan satırlar. Titrek bir elin mürekkep kalemle yazdığı ya da daktilo edilmiş mektuplar. En son aldığımız mektubun tarihi iki bin iki. Sonrakiler teknolojik klavyelerden çıkmış birkaç satırlık her gün neredeyse onlarcasını okuduğumuz elektronik mektuplar.
Neredeyse yanılıyordum. Son aldığım mektup geçen yılbaşında kendi kendime yazdığım mektuptu. O zarf yazı defterimin arasında duruyor. Seneye bugünlerde yanına gelecek arkadaşını bekliyor. 6 dakika sona eriyor.