BALAT

BEN, BALAT – Işıl Ertunç 2013 -İstanbul

Yirmi birinci yüzyılda ben Balat.

Koskoca İstanbul’un itilmiş, kakılmış, örselenmiş, doldurulmuş, boşaltılmış, yakılmış, yıkılmış, unutulmuş, hatırlanmış semti.

Ben Balat.

İnişli çıkışlı daracık sokaklarıyla, mini mini cumbalı renk renk eski evleriyle, camii, kilisesi, sinagogu, patrikhanesiyle, işkembecisi, kahvehanesi, meyhanesiyle, tarihi geçmişi, umutsuz geleceğiyle bir dünyayım Ben Balat.

Bugün havanın soğuğuna ve yağmura aldırmayan bir gurup kadın, sabahın erkeninde istila ettiler sokaklarımı. Kimi postallarıyla, kimi topuklu çizmeleriyle çiğnediler beni. Bütün sırlarımı bir bir öğrenmek için didik didik ettiler. Saatlerce gezdiler bir aşağı bir yukarı. Ellediler her yerimi, duvarlarımı, ahşabımı, taşımı, kapımı, ağacımı. Yetmiyormuş gibi fotoğraf karelerine hapsettiler beni önümde poz vererek mankenler gibi. Tarihimin bekçisi Kırmızı Mektep’in merdivenlerinden çıktılar, bana bir de oradan baktılar. Aralarında konuşulanlardan duyduğuma göre: Bakarken yükseklerden Haliç’e kimi kendini Macaristan’da zannetti, kimi Romanya’da kimi de bir başka masal ülkesinde. Daha bu hayal dünyasından çıkmadan kendilerini Patrikhane’de buldular. Huşu içinde dualar edildi, mumlar yakıldı, dilekler dilendi. Bacalardan yayılan yanmış odunun kokusunu içlerine çektiler. Yağmur engel olamadı bu inatçı kadınlara. Bulgar kilisesi, ayazmalar, görülmedik yer bırakmadılar. Bir yüzyıldan diğerine hayali yolculuklar yaptılar. 

Yalnızca gezseler gene iyi, ama insanoğlu bu, illaki müdahele edecek yaşantıma. Merak ve öğrenme istekleri bitince hayaller, arzular ve niyetler zihinlerini kurcalamaya başladı. Kulak verdim konuşmalarına. Kimi beni bir sanat ve kültür merkezi olarak hayal etti, kimi meyhaneler ve restoranlar semti ilan etmekten söz etti, kimi de tamamen turizme açmayı teklif etti. İyi ki aralarında bir müteahhit yoktu da bütün semti yıkıp gökdelenler dikmeyi teklif etmedi.

Kimse bana sormadı ne istediğimi. Oysa dikkatli baksalardı görebilirlerdi, sakinlerimin “Evime dokunma!” “Dükkanıma dokuma!” uyarılarını. Cumbadan cumbaya yapılmakta olan kadın sohbetlerine kulak verselerdi, belki hissedebilirlerdi insanlarımın endişelerini.

Beni duyabilselerdi eğer, derdim ki onlara “Beni ellemeyin, hayallerinizde bile ellemeyin! Bana olan olmuş, bari daha ileri gitmeyin! Göçe zorlananları geri getiremezsiniz, bari onların benimle ilgili anılarına saygı duyun ve beni daha fazla incitmeyin. Sadece yalnızlığımın hüznünü paylaşın, yeter!”

Siz, bu eşi benzeri olmayan şehrin insanları! Unutmayın ben Balat’ım. Yüzlerce yıl önce  olduğu gibi Müslüman’a da Yahudiye’ de Rum’a da yer var benim gönlümde.

Yeter ki siz izin verin.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s