EYÜP

Fotoğraf açıklaması yok.

– Cuma bugün, beyim. İşin yoğun olur. Yardıma geleyim seninle istersen. Üstelik bu sabah karne alacak çocuklar. Öğlene burası ana baba günü olur.

-Doğru dedin hanım, gel vallahi. Birazdan çocuğunu kapan soluğu Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesinde alır. 

– Hazretin karneye ne yararı olacaksa! Senin çocuğun dersine çalışmamışsa Hazret ne yapsın değil mi? 

-Aman canım her neyse bize iş çıksın da. Gerisini boş ver. Hem zaten çoğu zaman gelirken çocuklarını da gezdirmek için alır yanına. Bak, gör sen şimdi, bugün meydandaki esnafın da yüzü güler, biliyor musun? Çocukların en sevdiği şu pamuk şekerler, kağıt helvalar hep orada. Bozacısı, macun şekercisi, simitçisi sabahtan yerleşmişlerdir yerlerine. Hadi hadi, oyalanma. Vakit geçirmeden biz de dükkanın başına gidelim erkenden. Depodan biraz da oyuncak çıkartırım ön tarafa bugün.

– Az dur hele, sen depo deyince hatırladım. Geçen hafta şu uzaktan gelen hanımları bildin mi? Hani paşminalarımızı çok beğenip topluca alıvermişlerdi. Hah işte onlar. Bugün arkadaşlarıyla tekrar geleceklermiş. Resim mi çekeceklermiş, röpörtaj mı edeceklermiş ne.

Şu Hürrem Sultan’ın kaşıkları var ya, hani bizde olmayanlardan. Onlardan getirirseniz sizden alırız dedilerdi. Bizim Fatma’nın tezgahına uğrayayım, bir iki kutucuk olsun alayım. Bak millet bu kaşıkların peşinde. Tezgahlar “yok” satıyor, bey.  İnat etmesen da biz de koysak dükkana. Ne yapalım kadın günahkarsa .Sanki Hürrem kaşığını satınca onun günahlarına ortak olacağız…

-Hanım, hanım, sus! Sabah sabah günaha sokacaksın insanı. Anma şu günahkar yılanın adını demedim  mi sana kaç kez. Sinirlerimi oynatma cuma cuma. Ondan gelecek para gelmez olsun. Görmedin mi daha geçen akşam neler etti haremde. Kaç günahsızın kanına girdi aşifte?

– Tamam beyim, tamam, sen sinirlenme. Ama bana da kulak ver bir kez. De bana, Allah’ını seversen, şu Zemzem suyu diye sattıklarımızın sahte olmadığını ne biliyoruz? Sen orada mıydın doldurduklarında? Gördün mü gözünle? Okunmuş tesbih diye dizdiğin boncuklara  ne demeli? Ya da şu her derde deva süslü püslü yazılarla tezgaha koyduğun o sabundu, ottu ney. Yok zayıflatırmış, yok kısırlığa çareymiş, yok efendim kellere merhemmiş. Hani niye hala saçın çıkmadı beeeey?  Yani onlar para ediyorsa varsın Hürrem’in kaşıkları da etsin diyorum.

-Kıs sesini, kıs. Tepemin tasını attıracaksın sen bugün. Durmadı çenen sabah beri. Şeytan diyor, git şu musibet karının kaşıklarını satanları zabıtaya şikayet et. Tööövbe, töövbe estağfurullah. Hatuuun, bak abdestim kaçtı sayende. Gene geç kalacağız dükkana.

-Sustum, sustum. Ama bilesin bugün o kadınlar gelecekler,  kaşıkları soracaklar. Senin satmak istemediğini mi söylerim artık daha ne söylerim Allah bilir. Hele başlarında bir tanesi vardı, saçları havuç gibi olan, pek bilmiş, çenebaz biriydi. Alimallah! Onun diline düşersen karışmam ha. Esnafa rezil olursun. Zaten reklamı neyi unut, onlar Hürrem kaşığı satan başka birini nasılsa bulurlar.

– Elimden bir kaza çıkmadan çık git Fatma’ya mı, kime gideceksen. Ben görmeyeyim aldıklarını, gizliden verirsin artık. Zinhar kasaya girmeyecek aldığın para, ona göre. Görüyor musun şu aşiftenin ettiğini, taa oralardan buralara yetti de, bizim aramıza bile girdi. Bir de kaşıklarını satsam kim bilir neler olacak. Töövbe, tövbe!

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s