26. Gün

Günaydın, günaydın.

Dün yaklaşık dört hafta sonra ilk kez arabayla Urla merkeze kadar gidip döndük.  Neredeyse arabadan çıkmadan eczaneye önceden sipariş verip on line ödediğimiz ilaç torbasını ve kargo şirketinden  yine ön ödemeli paketimizi alıp eve döndük. Tabii yine de eldivenli yine de maskeli ne olur ne olmaz…  Ne olur ne olmaz gelir gelmez üzerimizi dışarıda soyunup havalanmaya bıraktık. Eldiven ve maskeler itina ile paketlenip çöpü boyladı. El, yüz beyaz sabunla iyice yıkandı. Paketler balkonda kaldı. Sonra tek tek alkollü bezle silinip açıldı. Bu kez kapalı balkona alındılar. Bu günler geçtiğinde de alışkanlık haline gelebilir bu alışkanlıklar. Belki de iyi olabilir, zira bu virüsün uzun süre dünyamızı tehdit edebileceği söylentileri duyulmakta.

Sokaklarda gözle görülür bir boşluk vardı.Ancak bugün cuma ve ilçe pazarımız var. Bugünkü gözlemleri ve duyumları yarın paylaşırım artık.

Sevgi ve sağlıkla …EV DE KAL Türkiye

Reklam

24.Gün

Günümüz aydın olsun dostlarım.

Dostlarım, arkadaşlarım, atölye katılımcılarım ile en son 11 Mart Çarşamba günü Kitap ile Sohbet Urla toplantımızda bir araya gelmiştik. Martı Kitap Kulübü kurucusu Yasemin Sungur’un da konuğumuz olacağını duyan herkes bizim bodruma doluşmuşlardı. Saymadım ama masa başına sığamamış sandalye koltuk ne varsa oturmuştuk. Dip dibe hatta. İşte o akşam ilan edildi ülkemizdeki ilk vak’a ve ardından  yasaklar yavaş yavaş gelmeye başladı. O günden sonra herkes biraz tedirgin olmuş, keşke bilseydik de sosyal mesafeyi korusaydık demiş olabilir. Çok şükür, evet çok şükür ki bildiğimiz kadar o gün gelenlerin hepsi sağlıklı. Bir gün öncesinde de Karantina Adası gezimiz vardı ve yirmi kişinin üzerinde bir araya gelip saatler geçirmiştik.  Uzunca bir süre için “hoşça kalın” demişiz meğer. Bu günlerin hızlıca akıp geçmesini dileyelim birlikte.

Dündeyim şimdi; Bu kez yazı gurubuyla evde buluştuk. Telaşa gerek yok tabii zoom. Kuşçular59 arkadaşlarımla yazdık, paylaştık, sohbet ettik. Derken bir fotoğraf takıldı gözüme telefonumdan; biz atölyelerimizde fotoğraf üzerine de yazarız efendim. Fotoğraf bir bebeğe aitti.Onu arkadaşlarıma gönderdim ve haydi yazalım bu bebek bize ne diyor dedim. Yazdık. Sonra sordular bu bebek kimin bebeği,nasıl geldi karşımıza? Hikayesi uzundu, pek anlatamadım. Ama Burcu kızım anlatmış meğer; dünkü çalışmamızdan habersizce, sızmış beynimin içlerine, okumuş ne varsa… O yazıya ulaşmak isterseniz Burcu Ertunç https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10163187335065175&id=580910174?sfnsn=scwspmo&extid=IF7uEsTTBKLghKXp  ve (instgr  aliyeburcuertunç)

Dünden bugüne geçtiğimde gözyaşlarım duramadı. Özlemi doldurdu içimi kızlarımın, Gülsüm’ün Toplu ailesinin ve de sevgili Cengiz Tünay eliyle ailemize katılan bir diğer kızımız Çiğdem’in. ( Onun hikayesi de bir başka güne)

Ruhum bırak yeter bugünlük diyor. Başka yazacak ne var ki, diziler, yemekler, meditasyona ısınmalar vs  vs…..

Sağlıkla sevgiyle kalınız.

20.gün yazı7

Bol güneşli bir Urla sabahından dünkü bol yağmurlu güne bir bakış ve GÜNAYDINLAR. Evde kal günlerinde en azından buradan birilerine günaydın demek bile insana moral veriyor.

Dün, gün mutfak günüydü efendim. Komşudan taze sağılmış süt ve bir demet de toprağa yeni  veda etmiş ıspanak gelince kollar sıvandı. Özlemişiz ıspanağı. Zehirsizini bulmak oldukça zor artık. Güvendiğimiz gıdaya ulaşmak için çok çaba gerekiyor. Ispanak  iyi de yıkarken tükettiğimiz su az buz değil. Tam da tasarruf zamanıyken. Bu yıl o kadar az yağmur aldı ki buralar… Umudumuz nisan yağmurlarında. Neyse ki sebze yıkadığımız suları hemen bahçeye dökebiliyoruz. Doğaya destek. Süt demek benim için yoğurt eşim için muhallebi demek. Kardeşim yoğurdu üstlendi ben muhallebiyi. Biraz egzersiz biraz okuma bir de baktım saat üç oluvermiş. Üç buçukta  şair yazar Onur Caymaz ile zoom söyleşimiz vardı. Katılımcı arkadaşlar birer birer çıktılar ekrana. Kendisiyle ilk kez tanışanların yanı sıra atölyelerimizde kitaplarını beğeniyle okuyan dostlarımız da vardı. Süre kısıtlıydı fazla soru soramadık ama edebiyata bakışı ve neden yazdığı konusunda bilgilendik.  Köşe yazılarından, söyleşilerinden ve eğitimlerinden biliyorduk bazılarımız farklı bir yazar olduğunu. Sözünü sakınmayanlardan desem daha doğru olacak. Araştırmacı, ince eleyip sık dokuyucu, tabiri yerindeyse… Zaman hemen aktı gitti. Zoom şu anda harika bir iletişim aracı. Onur Caymaz buluşması sayesinde İstanbul’dan sevgili Yazı Evi arkadaşım Nazlı Ayça ile de görüşme şansım oldu. O da evden yoğun çalışanlardan. Malum evde olmak bazılarımız için çalışmamak anlamına gelmiyor.

img-20200402-wa0005

Onur Caymaz zoom oturumu ( Bazı katılımcılar görünmüyorsa da buradaydılar)

Bu arada televizyonun açık kanallarında 2020 Oscar’lı filmlerden PARAZİT gözümüze çarpınca akşam saatlerini bu  Güney Kore filmine ayırdık. Filmin başından sonunda olabileceklerin bir çoğunu tahmin ettiysek de bu kadarını değil. Son yirmi dakika yerimde duramadım. Filmi ileri sarmamak için kendimi zor tuttum. Sinemeda seyredemediğimiz için üzgündüm ama iyi ki evde seyrettik. İyi bir senaryo, iyi bir çekim ama insanı zorlayan görüntüler ve çarpıcı bir son. Üzerinde çok tartışılacaktır sanırım. Belki bir zoom oturumu da  filmleri tartışmak için açarız.

Yağmur bekleyenlere yağmur güneş bekleyenlere güneş gelsin efendim.

Kalın sağlıcakla.

 

 

Evde 16. gün

Günaydın dostlar,

Yazımın başlığı on altıncı gün olsa da benim evde on yedinci günüm. Şöyle ki; hep bir gün önce olan biteni, duygularımı, duyumları yazmaktayım.Çünkü sabah yazmak benim için neredeyse GÜNAYDIN demek. İstanbul’da  yaşarken edindiğim alışkanlık. Bir yandan “mutfakpenceremden” adlı yemek tarifleri paylaştığım sayfalara yazarken bir yandan da her sabah bir sözcük üzerine kronometre tutarak sadece altı dakika yazıyordum. İşte bu konu da çok derin. Bu altı dakika virüsü Yazı Evi günlerimde bulaştı bana.İyi ki de bulaşmış. Keşke her virüs böyle olsa… O gün bugün aklıma bir sözcük takılmaya görsün, hemen hesabını görmem gerekiyor. İki bin on altı yazında Urla’daki evimizin bir bölümünü atölye haline getirir getirmez bu virüsü çevremdekilere de hızla bulaştırdım.Ah bir bilseniz bu virüs nelere kadir… Konu uzun dedim ya…(Meraklısına uzun uzun anlatılır)

Geleyim 16. günde Urla Kuşçular 59 numarada neler yaşadığımıza. Meğer günlerden pazarmış. Pazar mı? Ben hangi günde kalmışım acaba?

Sabah rutinlerimize artık evde egzersiz de eklendi. Eşimle birlikte uygun bir müzik eşliğinde en fazla on beş dakika :)) süren kültür fizik hareketleriyle bedenimize saygı göstermeye çalışıyoruz. Şanslıyız; burada bir bahçemiz var ve ilçe merkezinden uzaktayız ve yasakları delip dışarı çıkabiliyoruz. (Eşim o zalim yaş sınırının üzerinde. Ben mi… Beni bırakın da üç beş gün daha genç hissedeyim kendimi.)

Sabah 11.00 sularında kızım Burcu’nun davetiyle on iki kadın ekranda buluştuk ve ” FARKINDAYIM”  sözcüğü üzerine kalemi defterden ayırmadan 6 dakika boyunca yazdık. Ne geldiyse…  Kalemi özgür bırakınca neler yazıyor, tahmin edemiyor insan. Sonra bazıları okuyarak paylaştı, bazıları hüzünlendi paylaşmak istemedi. Saygı duyduk.Haftaya yine buluşuruz belki.

Sonraki zaman diliminde kitaplarımla baş başaydım. Biraz ondan biraz diğerinden, hatırları kalmasın…. Ursula K.Leguın/ Mülksüzler. Bugünlere gönderme durumundan değil, sadece sırada olduğundan elimde. Neredeyse dört haftadır ilk yüz sayfada debelenmekteyim. Bu kadar çok isim olmasaymış hızlıca okurdum elbette ama gel gelelim şu isimler yok mu…Ama tek kitap değil ki okumakta olduğum. Toni Morrison’ dan Sevilen, her okuduğumda yeniden keyif aldığım Leyla Erbil’den Kalan( haftaya Martı Kitap Kulübü Urla’da konuşacağız, sizi de bekleriz. Moderatörümüz Zeynep Braggiotti her zaman  olduğu gibi) Ferit Edgü ustadan yine yeniden ve tekrar Yazmak Eylemi, bir arkadaşımın önerisiyle tanıştığım genç yazar Şermin Yaşar’dan Gelirken Ekmek Al( akıcı bir dil ve sürükleyen öyküler)  okuma köşemde. Sevilen akıyor, öyküleri tadına vara vara okuyorum. Yazmak Eylemi keyifli bir ders kitabı, her okuduğumda başka bir şey dikkatimi çekiyor. Bunlarla kalmıyor tabii okuma işi. Önceden yazı derslerimiz için seçmiş olduğum öyküleri yeniden okumak ve online olarak sürdürmeye çalıştığımız guruplara paylaşmak da bu süreç içinde.Sırada çok kitap var ama ilk gün de dediğim gibi …. günlerinde zaman daha az efendim.

ÇIN ÇIN ÇIN… Saat 15.30. Zoom başlıyor. Bu kez ailemizin kadınları ile buluşacaktık. Acele bir kazak değiştirirsin, boynuna bir eşarp, geç kaldım ya makyaj filan yok. Kardeşim ve kızları, ben ve kızlarım altı hatun toplaştık. Özlem giderildi desem yalan olur. O hala duruyor yerinde. Kardeşim ve ben aynı bahçedeyiz ama kızlar ve “Ama en az biz konuştuk, hep biz konuşalım, ben de herkesi özledim” diyen bir beş yaş ergeni Melisçik. İzmir İstanbul arası daha böyle çook buluşacağız gibi görünüyor.

Sonra yine okumak ve derken akşam oluverdi Yemeğimiz yoktu hazırda.Açtım buzdolabını geçtim karşısına.

Söyle bana kıymetlim sende ne var bu akşama?

Al sana koca bir kereviz ne yaparsan yap, birkaç sap da pırasa. 

Daha ne isterim ki; kerevizi büyüktü. Bir patates biraz da pırasa hepsini robotla incecik rendeledim. Tavama sadeyağ ve zeytinyağı koyduktan sonra bu sebze karışımını kaşıkla iyice yayarak börek gibi alt üst kızartarak pişirdim. Servisten önce üzerine kaşar rendeleyince yemek hazır oldu. Yanında pancar salatası ve öğlenden kalma çorba. Yetti de artmadı tabi.😜 Duydum efendim duydum fotoğraflarıyla paylaşırım bu yemeği. Belki mutfakpenceremden.com da vardır bile.

Günü İskoçya Kraliçesi Mary ile kapattık. Tarihin acımasızlığı uykumuzu kaçırmaya yetti.

Kalın sağlıcakla. Yarın buluşuruz.

Evde 15.gün

Adı lazım değilden öncesinden söz etmeden gelemiyorum bugüne yani evdeki 15. güne. Yazacağım yazmasına da kulağımda Burcu’nun bu sabah paylaştığı o hüzünlü olduğu kadar içimi ılıtan ezgiler.Kendimi biraz onlara bıraksam olmaz mı; acelem var mı yazmaya, acelem var mı herhangi bir şeye…Acelem var mı yaşamaya… Günlerdir sorduğum bu soruya cevap bulmaya… Hiç bir şeyin cevabının tutmadığı şu sıra cevap aramak da saçma değil mi…

Glutensiz beslenmekteyiz ailecek uzun zamandır.Mutfağımın tadı tuzu glutenmiş meğer desem, yok demesem. Sağlığa açılan pencere desem ve mutfakpenceremden böyle baksam.Reklam böyle yapılıyor.mutfakpenceremden.com benim mutfağıma açılan penceredir. Glutensizlikten sonra tarif verirken zorlandığım perdelerini bazen sıkıca kapattığım... Lafı dolandırmasana , demenizi bekliyorum ama ne yapayım gelmiyor sözcükler bir türlü. Evet ekmeğini ekşi mayasıyla üreten bir de bunu öğretmeye çalışan ben artık gluteni olmayan tahıllarla ekmek yapmaya çabalıyorken karşıma muhteşem bir kadın çıktı.Eski tamirhane  binasında tanıştım kendisiyle. Yıllar sonra ekmeğimi hazır almaya başladı. Meğer ne çok zamanımı veriyormuşum ekmeğimize. Anladım… Dün akşamüzeri kapımızdaydı sevgili Müge Hanım elinde ekmeklerimiz. Tabii maskesi be gözümün önünde değiştirdiği eldivenleriyle. Mahzundu, yeni malzeme tedarik edememekten endişeliydi. Biz de öyle… Eve girdim ilk işim eşime bundan sonra ekmeği daha az tüketmesini tembihlemek oldu.Hatta çoktur sağlık için sadece iki öğün beslenenelere ayak uydursak ya dedim. Daha az yesek:)) Yani ben daha az mutfakta kalsam:)) Süt şişesini gösterdi kendileri ; hani muhallebi pişirecektin

Okumak her boş bulduğum anda kitaplarıma gömülmekken derdim, şu iki haftada okuyabildiğim sayfa sayısı çok az. Ciddi kitaplara kendimi veremezken hafif olanları elime alınca da garip bir duygu gelip yüreğime yerleşiyor. Kalkıp klavyenin başına geçiyorum. Hangi hastanenin  ne ihtiyacı var nereye nasıl merhem oluruz. Guruplarımızı uyaralım derken zaman denen zalim akıp gidiyor. Televizyonun sesini duymak bile istemiyorum. Duymak deyince evet bu benim duygusal isteğim değil sadece. Hiç bir sağlıksal neden olmaksızın sağ kulağım duymamakta direniyor. Ne zamandan beri? Tam tamına yirmi gündür. Bunu bir kez daha yaşamıştım. Tam üç ay tek kulak gezmiştim. Meğer duymak istemeyince haber veriyormuş organlar. Yine o durumdayım. Aman, diyorum duymama duygumu frenleyeyim, yoksa Alimallah ya diğeri de greve giderse…

İşte böyle dostlarım, durumumu tekrar sayfalarıma dönerek değiştirmeye karar verdim.Yazılarımın da yönünü değiştirip daha az sıkıntılı olmaya niyetliyim.

Az sonra şehirler arası aile buluşmamız var. Tabii ki zoom ile.

Kalın sevgi ve sağlıcakla…

 

28 Mart 2020/ Evde 14. günlükte 1.gün

Tam on dört gündür ha bugün ha yarın diyerek başlayamadım( adı lazım değil ona dair) günlük tutmaya… Bugün içimde birikenleri dökeyim hele, niyetim sonra kısa kısa her gün yazmak. Çok özel günlerden geçmekteyiz ya ; ya da günler bizim içimizden geçmekte. Aman tanrım bu ne hız!!!!! Hatırlayın, daha üç hafta önce ne diyorduk; zaman çok hızla akıp gidiyor, Urla’da yaşanacak çok şey var, hangi birine yetişeceğim bilemiyorum. Ne çok katılacak şey var… A aaaaa! Evet benim de bütün günlerim dolu, dı dıdı dıdı dı….  Biraz detay mı vereyim. Kendimden gelsin, isteyen eklesin.

Pazartesi:  Bizim Bahçe Yoga Merkezi’nde  “Sen de Yaz ” Esasen yaklaşık üç saatimi alır ama öncesi var, evde günlük işler yapılacak, işe gider gibi giyinilecek, belki hafif makyaj, ders için kırtasiyeden çıktılar alınacak. Kitabevine uğranacak. Dersin sonuna sıcacık bir sohbet eklenecek ve eve döndüğümde artık akşam hazırlığı zamanıdır. Pazartesi ne de kısadır. Sendrom mu… o bende yok.

 

Salı: Salı genelde sallanır. Ben de … En boş gün. Bütün plan dışı işlerin günü. Anlatıp baymayayım. Yok canım plan dışı olur mu hiç… Silvia Arsebük’ün Urla atölyelerine ayrılmıştır salılar ve perşembeler. Boş tutarım onları. Eğer atölye günüyse  sabahtan gelir sevgili arkadaşım ve birlikte hazırlanırız. O çalışmasına geçer ben konuklarını doyurmak için mutfağa…. Ne güzel akar zaman Silvia’nın atölyelerinde bilseniz. Renkler ve arketipler uçuşur gün sonunda AtölyeKuşçular59’da… Boş gün demiştim değil mi…Neredeyse unutuyordum. İki haftada bir de Rüzgargülü Kitabevi’nde akşamüzeri iki saatlik bir okuma kulübümüz var. Bu yıl “İnsanlığın Mahrem Tarihi adlı kitabı okuyorduk, konuşuyorduk. okuyoruz belki ama konuşamıyoruz  çünkü evde kalıyoruz.

Çarşamba: Evdeyim. Sabahtan bir koşuşturma var. Her hafta saat on birde birlikte yazdığımız arkadaşlar gelir. Ev atölyemde bu saatlerde ” Sen de yaz var. Eksik olmasınlar simitti poğaçaydı ne var ne yok getiriler ama yine de glutensiz bir şeyler hazırlamalıyım. Yazmak hele de topluca yazmak bir masa başında insanı acıktırıyor. Atıştırmalık bir şeyler olmalı muhakkak. Çay ve kahve her daim. İki haftada bir de Martı Kitap Kulübü’nün  Urla ayağına ev sahipliği yapıyoruz. Moderatörümüz sevgili Zeynep Braggiotti. Çarşambaları sevmek için bir neden daha…

Perşembe: Salının aynısı diyelim. Ama yanlış anlaşılmasın her salı her perşembe konuklar yok atölyemde. Nadir de olsa şehir merkezine doğru uzanabiliyoruz eşimle. Dostlarla bir araya gelmek için de uygun bir gündür… Tabii ki boş zamanların çoğu atölyeler için çalışmak, okumak konu hazırlamakla doludur. ZEVKLİ zamanlar.Severim perşembeleri; eskiden de severdim. İzin günümdü!

Cuma: Haftanın belki en güzel günü Urla’ya göçeli.Sabahtan akşama Atölye Kırmızı’dayım Seramik günümüz.Ye, iç, çamurla oyna. Bir de bakmışsın akşam olmuş.Cuma akşamları biraz sosyalleşelim. Ya yan komşuda( kendisi kardeşim olur) yemekte buluşalım ya da bir km ötedeki arkadaşımızda. O da olmadı ….bir şey buluruz elbet.

Cumartesi, pazar: Özgürlük. O nedir ki… Bahçe işleri bizi bekler… Sonra alışveriş var. Buralarda yaşayalı değişen bir alışveriş olayımız var. Temiz gıdanın peşinde koşmak var. İki hatada bir “BİTOT” var. ( Ona ayrıca yer vereceğim) Şimdi sesinizi duyar gibiyim; her yer bostan her yer sebze meyve oralarda. Size öyle geliyor efendim. Bu konu çooook uzun…. İyisi mi uzatmayayım. Hafta sonu, hafta içine hazırlıkla geçer çoğu zaman.

İşte böyle, 11 Mart 2020 Çarşamba gününe kadar hayat bu minval akıyordu.

Ya şimdi? Yavaşlayacağız diyor bazıları. Sizce de öyle mi?   Bol bol okuyacak,yazamadıklarımızı yazacak, hazır evdeyiz  diye el atmadığımız dolaplara el atacak, denemediğimiz yemek tariflerini deneyecek, bıdı bıdı bıdı bıdıııı …. Onları da yapacağız elbet ama önce zaman bulalım. Haberleri dinlemesek de akıllı telefon var, ınstagram var, watsup var… Skype eskidi şimdi Zoom var. Çok cahilim; yeni duydum bir de Houseparty varmış. Takip ettiğimiz yazar çizer sanatçı dostlarımızın canlı yayınları var. Sanal alışveriş var. Temizliğe aşırı dikkat var. ( Uzun konu geçelim onu da) Kendi adıma konuşayım, eşimle tavla oynamak ve en yararlısı sabah sporunu evde birlikte yapmaya alışmak var. Tam bugün sadece okuyacağım deyip kanepede yerime yerleşirken gelen haberlerle kalkıp ekran başına oturmak var. Orada neler olduğunu bir başka yazıya bırakayım ve bugün sanalda neler olacak onunla ilgileneyim.

Hatırladım , Saat 14.00 de Instagramda Zehirsiz Sofralar takip edilecekmiş…

Kalın sağlıcakla.

Bugün fotoğraf eklemeye yetişemedim. Bir dahaki sefere artık.